Kapalı Beyin Tümörü Ameliyatları
17 Nisan 2024Endoskopik Hipofiz Cerrahisi
Hipofiz bezi nedir?
Hipofiz bezi ön kafa tabanında görme sinirlerinin altında sella dediğimiz kemik yapı içerisine yerleşmiş yaklaşık 1-1.5 cm hacminde hormon salgılayan bezdir. Küçük olmasına rağmen oldukça önemli fonksiyona sahiptir. Beyinden aldığı uyarılara göre vücudun tüm hormon salgısını düzenlenmesini sağlar. Nedir bu hormonlar.
Büyüme hormonu, süt salgılanmasını sağlayan prolaktin, steroid salgısnı düzenleyen ACTH, tiroid bezi salgısını düzenleyen TSH, üreme fonksiyonlarını düzenleyen FSH, LH gibi hormonlar bezin ön tarafından salgılanırken, idrar miktarını ADH ve oksitosin gibi hormonlar arka tarafından salgılanmakatadır.
Hipofiz adenomu nedir?
Hipofiz adenomları hipofiz bezindeki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasına bağlı olarak meydana gelen neredeyse tamamına yakını iyi huylu olan tümörlerdir. Herhangi bir neden gösterilememiştir. (sigara vs) nadir olarak ailesel geçiş vardır. Vücudun başka bir yerine sıçramazlar.
Görülme oranı nedir?
MR kullanım sıklığının artmasıyla beraber son yıllarda yapılan çalışmalar nerdeyese her 5 kişiden birinde hipofiz bezinde adenom veya benzeri bir lezyon olduğunu ortaya koymaktdır. Buda oldukça yüksek bir orandır. Neyseki bu lezyonların büyük çoğunluğu genellikle hastada herhangi bir semptoma neden olmayan tamamen rastlantısal olarak saptanmış lezyonlardır. Hastada semptom veren ve tedavi gerektiren tümörler ise yaklaşık 1000 de bir oranında görülmektedir. Tüm beyin tümörleri arasında görülme sıklığı yaklaşık %10-15 ile 3. Sıradadır.
Ne tür belirtilere neden olurlar?
Belirtiler tümörün büyüklüğüne ve salgıladıkları hormon cinsine göre oldukça geniş bir yelpazede meydan gelmektedir. Temelde hormon aktif ve inaktif adı altında iki ana gruba ayrılırlar. Hormon aktif tümörler salgıladıkları hormona göre bulgu verirken hormon inaktif tümörler aşırı büyüdükleri zaman bulgu vermeye başlarlar.
En sık görülen tümörlerden olan prolaktinomalar kadınlarda adet düzensizliği, göğüslerden süt gelmesi ve üreme fonksiyonlarının kaybıyla kendini gösterirken erkeklerde cinsel isteksizlik ve erektil disfonksiyon semptomlarına neden olabilir.
Akromegali hastalığı diye adlandırılan büyüme hormon fazlalığında ise ellerde ayaklarda büyüme, yüzde kabalaşma, hipertensiyon, şeker hastalığı, uyku apnesi gibi semptomlara neden olabilir.
Cushing hastalığında ise aşırı steroid salgısına bağlı olarak kilo alma, ensede kabalaşma, ciltte çatlaklar, ht kemik erimesi görülebilir.
Tümör hücrelerinin aşırı büyümesi sonucunda etraf nörolojik dokulara basısına bağlı olarak görme alanında daralmadan körlüğe kadar değişebilen bulgular ortaya çıkmaktadır. Yine göz hareketlerinin sağlayan sinirlerin basısına bağlı olarak göz kapağında düşüklük çift görme gibi semptomlar ortaya çıkabilir.
Tanı nasıl konulur?
Temelde tanı için iki önemli parametremiz var. Hastanın hormon değerleri ve radyolojik görüntülemeler. Hormon değerlerindeki aşırı yükseklik olması ve hipofize özel çekilen mr görüntüleriyle adenomun tespit edilmesi tanı koydurmaktadır. Yine göz muayenesini sonrası bulgularda mr çekimini gerektirir ve tanı koydurucu olabilir. Az öncede saydığımız neredeyse vücudumuzun tüm organlarını etkileyen semptomlar olması nedeniyle hastalarımız kadın doğum, üroloji, göz ve kbb gibi bölümlere ilk başvurularını yapabiliyorlar. Buda bazen tanıda gecikmelere neden olabiliyor. Hatta bazen hastalarımız tanı öncesi burun ameliyatı, obezite cerrahisi geçiren hastalar ilede karşılaşabiliyoruz.
Tedavi yöntemleri nelerdir?
Bu hastalığın tedavisini beyin ve sinir cerrahisi ile endokrin bölümü birlikte yönetmektedir. Temel tedavi yöntemleri cerrahi, ilaç tedavisi, radyoterapi ve takip olarak sınıflandırılabilir. Tedavi yöntemi tümörün neden olduğu nörolojik kayıplar ve salgıladıkları hormon türüne göre değişmektedir. Örneğin akromegali ve cushing hastalığında tümörün boyutuna bakılmakasızın ilk tedavi seçeneği cerrahi iken prolaktinomalarda ilk tedavi seçeneği ilaç tedavisidir. Bunun yanında görme kaybı oluşturmuş özellikle büyük adenomlarda cerrahi tedavi ilk şeçenektir. Hormon salgılamayan, Semptom vermeyen küçük adenomlarda takip edilmesi ve büyüdükleri zaman cerrahi tedavi uygulanması gerekir.
Cerrahisi riskli hasta gruplarında ve cerrahiyle ulaşılamayacak bölgelrdeki kalıntı tümörlerde radyoterapi bir alternatif olabilmektedir.
Cerrahi tedavi yöntemleri nelerdir?
Temelde iki yöntem vardır. Birincisi burundan girilerek tümörün boşaltılması diğeri ise kafatası açılarak tümörün boşaltılması işlemidir. Kafatası açılarak tümörün boşaltılması son yıllarda artık sadece dev boyutlara ulaşmış burundan girilerek ulaşılamayacak tümörler için uygulanmaktadır. Özellikle son 30 yıldır popüler olmuş yöntem ise endoskopik endonazal diye adlandırılan burundan bir kamera yardımıyla girilerek tümörün boşaltılması işlemidir. Endoskopun geniş görüş açısı sağlaması ile tedavide oldukça etkin, hiçbir yara izi ve dikiş olmaması, erken dönemde mobilizasyon, daha az hastanede kalış süresi hastalarımız içinde son derece konforlu bir yöntemdir.
Cerrahi prosedür nasıl gerçekleşmektedir?
Hastalarımızın ameliyat öncesi hazırlıklar tamamlandıktan sonra ameliyat sabahı yatışı yapılmakta ve cerrahiye alınmaktadır. Hasta uyuduktan sonra nöronavigasyon sistemi eşliğinde tümöre erişim sağlanarak boşaltıyoruz. Ardından ameliyatın belli bir aşamasında hastamızı hiç uyandırmadan ameliyathanemizde bulunan intraoperatif mr a alıyoruz ve artık tümör dokusu kalıp kalmadığını tespit ediyoruz. Tümör dokusu kalmışsa ameliyata devam edip çıkarıyoruz ve hastamızı uyandırdıktan sonra servisimize alıyoruz. Ertesi günün ayağa kalkıyor ve 2 gün sonrada taburcu ediyoruz. 10. Gün kontrole geliyor. Yaklaşık 15 gün ila 1 ay arasında çalışma hayatına geri dönebiliyor.
İntraoperatif mr ın hipofiz cerrahisindeki avantajı nedir?
Endoskopik cerrahide bazen çok büyük tümörlerde kalıntı tümör kalma olasılığı yüksek olmaktaydı. Genellikle bu cerrahi sonrası ertesi gün mr çekilir ve kalıntı tümör olması halinde hastalarımız tekrar cerrahiye alınması gerekebilirdi. Fakat hastanemizde olan intraoperatif mrg sayesinde operasyon esnasında kalıntı tümör olup olmadığını tespit edebilmemiz nedeniyle bu cerrahinin başarı oranını oldukça yükseltmektedir. Özellikle akromegali ve cushing hastalığında tümörün tamamen temizlenmesi hastalıksız bir yaşam sürme açısından en önemli parametredir. ilaç ve radyoterapi tedavisi gereksinimini ortadan kaldırır. Dolayısıyla intraoperatif mr ameliyat başarısını artırmada en önemli etkendir. Yine ameliyat sırasında şah damarı ve diğer nöral dokulara yakınlığının tespit edilmesi nedeniyle operasyonun komplikasyon oranını düşürmektedir.
Ameliyat sonrası ne tür komplikasyonlar olabilir?
Burun kanaması, beyin omurilik sıvısı kaçışları, enfeksiyonlar gelişebilir. Hormonal yetmezlikler özelikkle idrar kontrolünü sağlayan ADH hormon eksikliğine bağlı olan Dİ yine sık görülen komplikasyonlardandır.